Fiyatı arttıkça talebi artan mallara ne denir ?

Sarp

New member
“Fiyatı Arttıkça Talebi Artan Mallar” Üzerine: Efsane mi, İstisna mı, Strateji mi?

Net konuşayım: “Fiyat yükselince talep de artar” cümlesi kulağa iktisadın kutsal yasasına ihanet gibi geliyor. Ama sahada, vitrinde ve pazarlık masasında bunun yaşandığını da biliyoruz. Tam burada forumda gerçek bir tartışma açmak istiyorum: Bu olguyu “Giffen” deyip geçmek mi, yoksa “Veblen” diye markalaştırmak mı doğru? Yoksa her iki etiket de bizi tembelliğe mi itiyor?

Giriş: Kuralı Bozan İki Yol—Giffen ve Veblen

Talebi fiyatla ters ilişkilendiren klasik eğri, günlük hayatta çoğu zaman işliyor. Ama iki istisna kategorisi var:

1. Giffen malları: Fiyat artınca talep artar çünkü yoksul tüketici daha “tok tutan” ama düşük nitelikli temel gıdaya (ör. ekmek, pirinç) mecburen daha çok yönelir; ikame edecek daha iyi seçeneklere bütçesi kalmaz. Gelir etkisi, ikame etkisini döver.

2. Veblen malları: Bazı lüks ürünlerde yüksek fiyatın kendisi çekicilik unsurudur; “pahalı = prestij” kodu çalışır. Fiyat arttıkça statü sinyali güçlenir, talep de şişer.

Kâğıt üstünde net gibi; pratikte ise bulanık. Çünkü gerçek tüketici hem cüzdanıyla hem zihniyle karar veriyor: statü arzusu, kıtlık hissi, influencer etkisi, “daha pahalıysa daha iyidir” sezgisi, hatta sırf az bulunuyor diye isteme dürtüsü… Bu yüzden “hangi durumda ne oluyor?” sorusu basit bir şemaya sığmıyor.

Giffen: Araştırma Masasında Güçlü, Pazarda Nadir

Giffen anlatısı, yoksulluk, zorunluluk ve ikame kıtlığı üçlüsüne dayanır. Teorik olarak sağlam; fakat gerçek hayatta nadir ve kırılgan. Zira birkaç koşul aynı anda tutmalı:

- Mal, temel tüketim olsun (karın doyuruyor);

- Ucuz ve düşük nitelikli olsun;

- İkamesi sınırlı ve tüketici bütçesi çok kısıtlı olsun;

- Fiyat artışı gelir etkisini o kadar büyütsün ki, tüketici daha “iyi” gıdadan vazgeçip “daha kötü”sünü daha fazla alsın.

Sorun şu: Günümüz şehirlerinde kamu destekleri, paket gıda kampanyaları, zincir marketlerin rekabeti ve küçük de olsa ikame seçenekleri bu saf Giffen ortamını sık sık bozuyor. Ayrıca ölçüm meselesi var: Veri toplayıp “artış gerçekten gelir etkisinden mi, yoksa başka bir şoktan mı?” demek kolay değil. Kısacası Giffen, öğrenciye anlatması kolay, sahada yakalaması zor bir fenomen.

Veblen: Fiyatın Kendisi Bir Reklam Panosu

Veblen malları ise tam tersi dünyada yaşıyor: lüks saat, limitli spor ayakkabı, sanat eseri, haute couture. Burada tüketicinin zihninde iki dişli çark aynı anda dönüyor:

- Sosyokültürel sinyal: Pahalı olanın sahici olduğu ve “seçkin kulüp üyeliği” verdiği inancı.

- Kıtlık hikâyesi: Sınırlı stok, “drop” kültürü, özel davet listeleri. “Alamazsan daha çok istersin” psikolojisi.

Ama Veblen de masum değil. Eleştirel bakışla soralım: Bu talep artışı gerçek kaliteye mi, yoksa gösteriş ve aidiyet açlığına mı dayanıyor? “Pahalıysa daha iyidir” kalıbı bazen mükemmel bir pazarlama sis perdesi. Üstelik fiyatı yükselterek sıradan alıcıyı dışarıda bırakma stratejisi, bir tür ekonomik çit çekme yöntemi. Bu, pazarı sağlıklı mı kılar, yoksa yapay kıtlık ve israfla mı besler?

Davranışsal Ekonominin Aynası: Çapa, Sinyal, Sürü

Giffen ve Veblen çatısı güzel; fakat davranışsal ekonomi bize daha geniş bir mercek sunuyor:

- Çapa etkisi (anchoring): İlk duyduğumuz fiyat, “makul” algımızı belirliyor.

- Sinyal etkisi: Fiyat, kalite hakkında bilgiymiş gibi okunuyor.

- Sürü psikolojisi: Talep, talebin kendisini çağırıyor; “herkes istiyorsa ben de” döngüsü.

İtirazım şu: Bazı tartışmalarda “Giffen mi, Veblen mi?” takıntısı, davranışsal mekanizmaları perdeleyip bizi tek kelimelik cevaplara itiyor. Oysa lüks de bazen faydalı olabilir (AR-GE teşviki, zanaatkârlık, kültürel üretim), temel mallarda ise sosyal politikalar Giffen zeminini kurutabilir. Dolayısıyla “adı nedir”den daha önemli soru, “arkasındaki mekanizma nedir, ne sonuç doğurur?” olmalı.

Erkek ve Kadın Yaklaşımlarını Dengelemek: Strateji ile Empati Yan Yana

Genellemeler risklidir; bireyler çok çeşitlidir. Yine de tartışmayı zenginleştirmek adına iki eğilimi yan yana koyalım:

- Daha stratejik/probleme odaklı yaklaşım (çoğu zaman erkeklerce benimsendiği varsayılan): “Bu anomalilerden nasıl pazar stratejisi çıkar?”, “Fiyatı bilerek yükseltirsem talep nasıl tepki verir?”, “Segmentasyonu nasıl yeniden yazarım?” gibi sorular. Bu hat, Veblen evreninde güçlü içgörüler üretir; marka konumlandırma, lansman ritüelleri, limitli seriler gibi araçlar öne çıkar.

- Daha empatik/insan odaklı yaklaşım (çoğu zaman kadınlarla ilişkilendirildiği varsayılan): “Fiyat artışı kırılgan haneleri nasıl etkiliyor?”, “Temel gıdada talep artışı açlık/ yoksunluk sinyali mi?”, “Adil fiyat ve erişilebilirlik nasıl güven inşa eder?” soruları. Bu hat, Giffen risklerinin sosyal politika ve kurumsal sorumluluk boyutuna ışık tutar.

Bu iki hattın birlikte çalıştığı yerde daha iyi kararlar doğuyor: Pazar büyütme stratejisi ile toplumsal etkileri birlikte optimize etmek mümkün.

Zayıf Noktalar: Veri Açlığı, Sınıf Körlüğü, Pazarlama Tılsımı

Bu başlık altına üç eleştiri yazıyorum:

1. Veri açlığı: “Fiyat artınca talep de arttı” demek için mikro veriye, panel gözleme ve nedensellik testine ihtiyaç var. Gündelik gözlemle hüküm vermek bizi yanıltır.

2. Sınıf körlüğü: Giffen tartışması, kimi zaman masanın başında oturanların, masaya ekmek koyma mücadelesini görmezden gelmesiyle sakatlanıyor. Talep artışı bazen çaresizliktir.

3. Pazarlama tılsımı: Veblen kartı, her fiyat artışını kutsamak için kullanıldığında icat edilmiş kutsallık olur. Pahalıyı “doğal olarak arzulanır” diye meşrulaştırmak, kaliteyi ve etik üretimi arka plana itebilir.

Provokatif Sorular: Alevi Artıralım

- Lüks markaların fiyat artırıp “kıtlık” hikâyesi satması—akıllı strateji mi, elitist filtre mi?

- Temel gıdada fiyat artınca sepete daha ucuz kalemlerin girmesi—Giffen mi, yoksa sadece yoksulluk metriği mi?

- “Pahalı = kaliteli” sezgisi, sizi kaç kez yanıltı? Bir örnek bırakır mısınız?

- Veblen çekiciliğini şeffaf tedarik zinciri ve adil ücret ile birleştiren marka gördünüz mü? Pahalı ama haklı gerekçesi var mıydı?

- Politikacılar temel mallarda Giffen zeminini kırmak için hangi hedefli sübvansiyon veya vergi politikası uygulamalı?

İş Dünyası ve Politika İçin Çıkarımlar

- Markalar için: “Fiyatı yükselt, talep artsın” kumarı herkes için işlemez. Veblen etkisi, anlatı + kıtlık + topluluk üçlüsüne dayanır. Hikâyen yoksa, fiyat tek başına balon patlatır.

- Kamu için: Temel mallarda Giffen zemini—yetersiz gelir desteği, ikame yetersizliği ve bilgi eksikliği—hedefli politikalarla kurutulabilir. Gıda pulları, tavan fiyat değil, erişim ve rekabet odaklı çözümler daha kalıcıdır.

- Perakende için: Anlamlı fiyat testleri (A/B), müşteri segmentasyonu ve davranışsal deneyler olmadan “Veblen’i keşfettik” demek, sisin içinde harita okumaya benzer.

Sonuç: İsimden Çok Mekanizma, Etik ve Tasarım

Evet, “fiyatı arttıkça talebi artan mallar” denince akla Giffen ve Veblen geliyor. Ama tartışmayı sadece isimlendirmenin hazzına hapsetmeyelim. Hangi psikoloji, hangi sınıfsal koşul, hangi kurumsal tasarım bu sonucu üretiyor—esas mesele burada. Stratejik zihin, bu anomalilerden ölçeklenebilir model çıkarır; empatik zihin, adaleti ve erişimi korur. İkisini birleştirebilirsek, hem daha sağlam pazarlar hem daha dayanışmacı toplumlar kurarız.

Şimdi söz sizde: Gerçek hayatta fiyat artınca talebi artan bir örneği nerede gördünüz? Bunu strateji mi yarattı, ihtiyaç mı, yoksa gösteriş mi? Deneyimlerinizi ve verilerinizi masaya koyun; kavramları değil, kanıtları yarıştırarak ilerleyelim.